......................

Dün herşey çok güzel giderken birden çok üzücü bişey yaşadık.Sevgilimle yemeğe davetliydik yolda giderken birşeyler alalım dedik ve aldıktan sonra tekrar arabaya geri döndük tam hareket ederken paattttt diye bir ses!! Tabi neye uğradığımızı anlamadık!!Ben şok bir halde olan biteni anlamaya çalışıyorum neyse ki öyle büyük bir şey olmadı o ses ve sarsılmayla daha büyük birşey bekliyordum.Hayatın ne zaman ne getireceği ve hayatta ne zaman ne olacağını insan tahmin bile edemiyor.Neyse ki işimizi kısa sürede halledip yemeğe gidebildik çok güzel bir ortamdı neşemiz az da olsa yerine gelmişti.

Kleopatra Plajı


Eveeett sonunda denize gidebildim:) Pazar günü geç bir saatte de olsa denize gittim.Gerçi ben gittiğim zaman güneş batmak üzereydi.Kleopatra plajındaydım çok ama çok üşüdümmm su soğuktu güneş olsaydı üşümezdim..Tabi ki yeni bir bikini de aldım tam istediğim bişey değil ama sonunda yeter artık deyip aldım:)

BOLEYN KIZI ve alışveriş..

Dün akşam canım sevgilimle birlikte sinemaya gittik. Boleyn Kızı; başrollerini Natalie Portman (Anne Boleyn), Scarlett Johansson (Mary Boleyn) ve Eric Bana (Henry Tudor) 'ın paylaştığı Phillippa Gregory kitabınından uyarlanılarak yapılmıştır.Henüz kitabını okuma fırsatını bulamadım ama film izlenmeye değerdi.Kıyafetleri ve müzikler döneme uygundu.İki kardeş arasında geçen olaylar,Anne'ın kardeşi Mary'e yaptığı ihanetler,buna rağmen ablasını yalnız bırakmayan Mary'in sabrı(ki şaşkınlıkla izledim),Krala duyulan aşk..İki kardeşi bu kadar birbirinden ayırabilirdi.Mary'ın herşeye boyun eğmesi, Anne'ın ise kurallara karşı çıkması istediği herşeye sahip olmak için yaptıkları hem kendi ölümüne hemde erkek kardeşi George Boleyn (Jim Sturgess)'in ölmesine sebep oldu..Kitabı okuyanlar için film pek tatmin edici olmadığını söylüyorlar.

Sinema çıkışı Tita'ya alışverişe geçtik.Şimdeden indirimler başlamış tüm ürünler de %30 trikolarda ise %50 indirim vardı.Bende bir triko ve çok beğenerek bir de tunik aldım:)

Henüz fotoğraflarını çekemedim.

Dolunay ve Sohbet..

Uzun süredir değişik sebeplerden olayı görüşemediğim 2 arkadaşımla çarşamba akşamı görüşme fırsatımız oldu. Çok hoş saatler geçirdik bir o kadar da mutlu, uzun zamandır görüşmediğimiz halde sanki araya hiç ara geçmemiş gibi sıcak ve samimiydik birbirimize karşı ama görüşmediğimiz süre içerisinde her birimizin hayatında değişmeler,gelişmeler vardı.. Ve bu güzel sohbetimiz ile beraber denizin üzerinde mehtap, gökyüzünde muhteşem bir dolunay vardı..Zaten Alanya'nın gece kale manzarısı hep hoşuma gitmiştir. Umarım hepimiz hayattan her zaman istediklerimizi alırız..

Not:Yanımda fotoğraf makinem olmadığı için size o muhteşem manzarının fotoğraflarını çekemediğim için üzgünüm..

...


Alanya da yaşamama rağmen bu yaz hala denize giremedim sahilde güneşlenemedim yaa.. Vee yeni bir bikini alamadım henüz bir türlü istediğim gibi bişey bulamıyorum beğendiğimin bedeni olmuyor nedir bende ki bu şansızlık yaa.Bende denize girmek güneşlenmek istiyorum.
Ben bu yaz bronzlaşmak...
Kendimle uzlaşmak...
Yer yer yozlaşmak...
Kendimle uzlaşmak...
Uzaklaşmak istiyorummm...

M.Ö. 10.000


Çilek reçeli'nin tavsiyesi üzerine pazar günü evde izleme fırsatı buldum. Film gerçekten güzel ve özellikle hayran kalınacak bir aşk yaşanıyordu. Ama filmi ilk dakikalarından itibaren Mel Gibson'un Apocaliptico filmini anımsatıyor.Eğer M.Ö. 10.000 izleyip beğendiyseniz ve bu tarz filmler hoşunuza gidiyorsa Apocaliptico'nu mutlaka izleyin derim..

TÜM BABALARIN BABALAR GÜNÜ KUTLU OLSUN..

Saçlarım..


Röfleli,kuru,cansız,zor uzayan ve bir hayli çok kırığı olan ne yapsam da bir türlü istediğim gibi olmayan saçlara sahibim.Sarı saç rengini çok beğeniyorum o yüzden de röfleden vazgeçemiyorum bunun saçımı yıpratığını da biliyorum.Evde bir kaç bakım uyguluyorum ama pek etkili olduğunu söyleyemem(mecidefendi saç bakım kürü,sarmısak yağı,susam yağı,zeytinyağı,çamterebenti,bunların dışında bir kaç saç kremi).Saçımı kestirdikten sonra 1 ay içinde bile kırıkları ve çatallamaları farkedebiliyorum.Ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum.Sürekli kestirsem zaten saçım geç uzuyor,bakım yapıyorum fayda etmiyor.Kısa saçla yapabileceğimi bilsem kestirecem kısacık bir şekilde ama yapamam kii.Birde röfleyi yaptırdıktan 1ay sonra rengi değişmeye başlıyor solup gidiyor şuan gliss'in renk koruyucu şampuanını kullanıyorum henüz bir sonuç almadım ama saçlarımı yumuşacık yaptığını farkettim.Acaba saçlarıma röfle değilde boya yaptırsam nasıl olur? Aranızda röfleden sarı renk boyaya dönen var mı? Ve şu kırıklardan kurtulmayı başaranlarınız var mı?Ahh ahh canım saçlarım hadi ama artık düzel ve hep öyle kallll;)

Burada Olan Burada Kalır..


Dün akşam canım sevgilimle beraber gittik sinemaya zaten son dakikada yetiştik:)Çok eğlenceli bir filmdi romantik komedi eğer gülmek eglenmek istiyorsanız izlemelisiniz .. Jack (Ashton Kutcher) parti delisi ve babası tarafında işten kovulmuş, Joy (Cameron Diaz) ise ticaretle uğraşan ve 4 yıllık nişanlısı tarafından terkendilen acılarını unutmak için Vegas'a gidiyorlar.. Yanlışlıkla aynı otel odası veriliyor böylelikle tanışıyorlar beraber eğlenmeye çıkıyorlar sarhoş olup evleniyorlar sabah olduğunda herşeyin bir gerçek olduğunu anlıyorlar tam boşanmak istediklerini söyledikleri anda ; Jack, Joy'un çeyrekliği ile 3.000.000 dolar kazanıyor ve herşey yeni başlıyor.. 6ay evli kalmayı başarmaları gerek parayı paylaşabilmeleri için olaylar bunun üzerine gelişiyor..

Bende İstiyorum..


Bende istiyorum bu turkuaz mavisi bikineden yaa.. Rihanna'ya çok yakışmış hoş bende o kadar güzel bir fizik yok ama istiyorum banane iştee:) Bir tanecikte siyah alsam daha mutlu olurum;)




Bir Adın Kalmalı...

BİR ADIN KALMALI
bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet

sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam

dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç

Ahmet Hamdi Tanpınar



Canım arkadaşım Gülşah, benden sizlerle paylaşmamı istediği Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çok güzel bir eseri paylaşmak istedim..

Çoookkk sevimli bunlar yaa:)

Mynet sitesinde haberleri okurken şu çok tatlı lemurlarla (adı lemurmuş) karşılaştım ve sizlerle de paylaşmak istedim.:)İsimleri Atos, Portos ve Aramis olan 3 kardeş lemur'un gözlerini hayata bir bardağın içinde açış anları...



Vee diğer dikkatimi çeken şeyde bu böcekcik:) Phasmatodea cinsi bu böcek çevreden gelen tehlikelere karşı şekil değiştirebilme yeteneğine sahip. İtalya'nın Milan kentindeki doğal tarih müzesinde bir dal olmuş hali ağacın parçası gibi gözüküyor...



Yazar Cigdem Alper
Gerçek arkadaşlık nasıl olur? Gerçek arkadaş kimdir?
Sevdiğini bırak... Geri dönerse senindir dönmezse zaten hiç senin olmamıştır... Yıllar önce duyduğum bu cümleyi defalarca tekrarlamama rağmen, derin anlamını sanki ilk kez duymuş gibi hissediyorum. Sevilen kelimesi sadece aşık olunan, eş olan kişi için geçerli değil... Pek çok sevgi çeşidini ve pek çok sevileni kapsıyor… Bunlardan biri de dostluklar... Soruyorum kendime gerçek arkadaşlık nasıl olur? Gerçek arkadaş kimdir? Peki ya ben birisine hiç gerçek bir arkadaş olabildim mi? Cevaplaması zor olan sorular... Uzun bir düşünme süreci sonunda bazı çıkartmalar elde ettim, ama doğruluğunu ancak zaman test edecek. Klasik dostluk tanımlarına girmeye kalkarsam, yanılma şansım çok yüksek... ki bunca yıldır düştüğüm yanılgıların bir nedeni de olayın, biri yüzeysel diğeri derin olmak üzere iki taraflı anlamı olması... Şimdi anlıyorum ki, Dostluk oturup saatlerce konuşabilmek, konudan konuya uçar gibi zıplamak, fikirleri tartışmak değilmiş....
Dostluk, onun ihtiyacı olduğunda sessizce onu dinleyebilmekmiş... Dostluk, O'na kendi bakış açımı göstermek ve onun farklı bir görüş kazanmasını sağlamak değilmiş...
Dostluk, ne kadar ters olursa olsun, O'nun gözleri ile bakmayı başarabilmek demekmiş... Dostluk, dostun bir yanlıştan öbür yanlışa adeta sürüklenircesine giderken, O'na dur demek ve hata yapmasını engellemek değilmiş...
Dostluk, O hata yaparken, acı çekerken ve sonucunda tecrübe kazanırken bu süreçleri onunla birlikte yaşayabilmek demekmiş... Dostluk, O'na neyin doğru olduğunu söylemek değilmiş...
Dostluk, Onu kırmadan saygı ile dinleyebilmek ve söylediklerini eleştirmeden anlayabilmek demekmiş... Dostluk, O'nun duygularını hiçe sayarak, katı dürüstlük demek değilmiş...
Dostluk, bazen O’nun duymak istediğini söylemek demekmiş… Dostluk, O'nun adına karar vermek demek değilmiş...
Dostluk, O’nun ne istediğini öğrenmek için çaba sarfetmek demekmiş... Dostluk, O'nu aynı ruhun parçası gibi benimsemek değilmiş...
Dostluk, O'nun tecrübesine, duygularına, düşüncelerine, kararlarına, isteklerine, hayallerine saygı gösterebilmek, farklılıklarını görebilmek demekmiş... Dostluğu tanımlayan ve yapılması gereken bir kurallar listesi yokmuş...
Çünkü yapılan herşey doğal olarak kendiliğinden olurmuş...eğer olmuyorsa, o zaman dostluk zaten yokmuş... Bu tür bir anlayışı içeren bir ilişki, adı ne olursa olsun, aşk, arkadaşlık, komşuluk, dostluk... güzel olmazda ne olur?
Hatunca sitesinde okuyup ve çok beğendiğim yazıyı sizlerle de paylaşmak istedim.. Fakat ben arkadaşımın bile bile hata yapmasına izin veremem mutlaka onu uyarır ve doğru olanı görmesini sağlarım ve her zaman kararlarına saygı duyarım..

Rüzgarın Gölgesi- Carlos Ruiz Zafon



Orjinal Adı :
La Sombra Del Viento
Tanıtım yazısı;

1945 yılında, uzun süren İç Savaş’ın izleri Barcelona’da hala sürmektedir. Henüz çok genç olan Daniel Sempere bir kitapçı olan babasıyla birlikte Unutulmuş Kitaplar Mezarlığı’nı ziyaret eder.Babası, oğluna bir kitap seçmesini, ona çok iyi bakmasını ve evlat edinmesini ister.Genç Daniel, Julian Carax adlı bir yazarın Rüzgarın Gölgesi adlı eserini seçer. Bu adeta onun için uzun, gizemli ve sonu belli olmayan bir yolculuğun başlangıcı gibidir.Okuduğu kitaptan çok etkilenen genç adam bu esrarengiz yazarın yaşamını ve ölümündeki gerçeği araştırmaya başlar. Böylece roman içinde yeni bir roman doğar.Daniel tutku ve aşkın, kitapların gölgeli dünyasıyla nasıl kaynaştığını keşfettikçe garip yansımalar yapan bir aynanın oyununun içine düşer.

Arka Kapak yazısı;
“Yayın dünyasında bir fenomen.”El Paris“Dumas Kulübü kadar çekici, The Mystery of tha Haunted Crypt gibi değişken ve Gülün Adı kadar karmaşık kurgusu muhteşem tasarlanmış. Yüzde yüz okunması gereken bir roman.” La Razon“Mizah unsurları da taşıyan tarihi bir roman, ama... her şeyden önce trajik bir aşkın öyküsü... kalbin gizemini ve kitapların büyüsünü eşsiz bir biçimde dile getirirken, son sayfasına dek gerilimi de aynı tempoda tutuyor.”La Vanguardia

Çok kısa zamandan, soluk soluğa okuduğum bir kitap.Polisiye,macera,aşk,gerilim,felsefe,edebi dil vs. vs. pek çok niteliği konusu ve kurgusunda barındıran okurken değişik hisler yaşadığınız satırlarla örülmüş bir eser.. Mutlaka okunması gereken bir kitap..

Kuzenim..


Bir kuzenim daha oldu :) Cumartesi günü doğdu küçücük yaaa.. Allah sağlıklı,huzurlu,başarılı ve uzun bir ömür versin..

21 ve Olasılıksızlık..





Yönetmen : Robert Luketic Oyuncular: Jim Sturgess (Ben Campbell) , Kevin Spacey (Micky Rosa) , Kate Bosworth (Jill Taylor) , Aaron Yoo (Choi) , Liza Lapira (Kianna) , Jacob Pitts (Fisher) , Laurence Fishburne (Cole Williams) , Jack McGee (Terry) , Josh Gad (Miles Connoly)






Altı MIT öğrencisi kart sayımı konusunda uzmanlaştırılmıştır, Las Vegas'ın casino'larında milyonlar kazanmaya başlarlar.Ben Campbell'in çocukluğundan beri tek hayalı Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesinde okumaktır ama maalesef okul için gereken parası yoktur ve burs kazanmak için elinden geleni yapıyor.MIT okulunda ki ögretmeni Ben'e bir teklifte bulunur ve olaylar bunun üzerine başlar.




Cumartesi günü bu filmi izledim ve çok eğlenceli buldum özellikle sonu çok güzel hazırlanmıştı,tavsiye edebilecegim bir film.İzlerken aklıma ilk gelen Adam Fawer'in Olasılıksız kitabıydı.Kitapta da filmde de sayıların ve olayların olma olasılıkları konu ediliyordu.Kitabı henüz okumayan, macere ve sayıları seven arkadaşlar varsa okumasını tavsiye ediyorum..

İlk Yazım ve Beyaz Orkidem...

Merhabalar, daha önce pek çok kez yazmak istedim ama bir türlü cesaret edemedim:) Size çiçeğimden bahsetmek istiyorum beyaz orkide 3 aydır ona bakıyorum ve hiç beni yormuyor. Hafta da iki kez suluyorum güneş gören fakat tam olarak üzerine vurmayan bir yerde bulunduruyorum. Eğer bakımı hakkında daha fazla bilgisi olan varsa beni de bilgilendirirse sevinirim:)